Lamarck, evrim teorisinin ilk savunucularından biridir ve teorisini 1809 yılında yayımladığı “Zoolojinin Felsefesi” adlı eserinde açıklamıştır. Lamarck’a göre, kullanılan organlar zamanla gelişirken kullanılmayan organlar körelir. Örneğin, mağaralarda yaşayan hayvanların görme duyusu zamanla körelmiştir. Zürafalar da yaşama ortamlarının kuraklaşması nedeniyle yüksek ağaç dallarını besin olarak kullanmaya başlamışlar ve bu süreç sonucunda boyunları uzamıştır.
Ancak Lamarck’ın yanıldığı nokta, sonradan kazanılan karakterlerin yavru döllere aktarılmasıdır. Bu fikri Alman biyolog August Weismann’ın yaptığı farelerle yapılan deneylerle çürütülmüştür. Weismann, yirmi döl boyunca farelerin kuyruklarını keserek yavru döllerin her seferinde kuyruklu olarak doğduğunu gözlemlemiştir.
Modifikasyonlar ise çevresel faktörlerin etkisiyle genlerin işleyişinde değişiklikler sonucu ortaya çıkan fenotipik özelliklerdir. Örneğin, himalaya tavşanlarında kürk renginin siyah olmasını sağlayan gen, sıcaklık faktörüne bağımlıdır. Bu bölgelerin düşük vücut sıcaklığından dolayı siyah olur.
Canlıların sırt kılları tıraş edilerek ilgili bölgeye buz torbası konulursa, yeni çıkan kılların siyah olduğu görülür. Ayrıca, insanların fazlaca güneş ışığına maruz kalması da deri renginin koyulaşmasına neden olur.
Sonuç olarak, Lamarck’ın görüşlerinin bazıları doğru olsa da sonradan kazanılan özelliklerin yavru döllere aktarılamayacağı kanıtlanmıştır. Modifikasyonlar ise kalıtsal değildir ve sadece fenotipik özellikleri etkiler.