Çözündükleri zaman H+ iyonu veren bileşikler asit özelliklidir. Bu tür bileşikler, turnusol kâğıdını maviden kırmızıya döndürür ve ekşi bir tat bırakır. Organik asitlerin çoğunda C atomu bulunurken, inorganik asitler hidroklorik asit ve sülfirik asit gibi bileşiklerdir. Baz özellikleri taşıyan bileşikler ise suda çözündükleri zaman OH- iyonu verirler. Bu bileşikler, turnusol kâğıdını kırmızıdan maviye çevirir. Organik bazlar, karbon ve azot içerirken, pH, bir çözeltideki hidrojen iyonlarının derişiminin eksi logaritmasıdır. pH, sıfır ile 14 arasında değişen değerleri ifade eder.
Nötr çözeltiler, pH değeri 7 olan çözeltilerdir. pH değeri 7’den küçük olan çözeltiler asitliği, büyük olanlar ise bazlığı ifade eder. İnsan vücudunda, her bölgenin hatta hücre içinde bile pH değerleri farklıdır. Homeostazi prensibine göre, pH değerlerinin korunması hayati önem taşır. Bu pH değerleri, özellikle enzimlerin çalışma oranına etki eder ve değişimlerden çabuk etkilenirler. Örneğin, mide özsuyunun pH değeri 3 civarındayken, ince bağırsağın pH değeri 8.5’dir. Kanın normal pH değeri 7.4’tür ve bu değerden sapmalar ölüme neden olabilir.
Kan pH değeri, özel bir mekanizma aracılığıyla dengede tutulmaya çalışılır. Karbonik asit, kanın pH değeri arttığında iyonize olarak H+ iyonlarını ortama verir ve kanın pH değerini düşürür. Kanın pH değeri asidik hale geldiğinde, bikarbonat iyonları H+ iyonlarını tekrar emerek pH değerini dengelemeyi amaçlar. Asitlerle bazlar karıştırıldığında, asidin H+ iyonu ile bazın OH- iyonu birleşir ve bir molekül su açığa çıkarır. Asidin anyonu ile bazın katyonu birleşerek tuz oluşturur.
Hücre ve hücreler arası sıvıda, çeşitli mineral tuzlarının bulunduğu bilinmektedir. Sodyum, potasyum, magnezyum ve kalsiyum en önemli katyonlar olarak kabul edilirken, klor, bikarbonat, fosfat ve sülfatlar ise en önemli anyonları oluşturur.